Tiroid Bezi: Tiroid bezi, boynun orta hattında, ‘adem elması’ diye adlandırılan kıkırdak çıkıntının altında yer alan, kelebek şeklinde, ufak bir bezdir. Yalnızca 25 gram ağırlığında olmasına rağmen salgıladığı hormonlar ile büyüme ve gelişmede temel rol oynamaktadır. Tiroid bezi, ‘tüm vücut fonksiyonlarının düzenleyicisi’ olarak ta adlandırılır. Tiroid bezi tiroid hormonları üretir. Bu hormonlar iyot içerirler. En önemli hormonlar T3 ve T4 olarak adlandırılırlar. Bu hormonlar yaşamsal fonksiyonların oluşumu ve devamı için gereklidirler.
Tiroid bezi hastalıkları: Tiroid bezi hastalıkları, basit guatrdan hayatı tehdit eden tiroid kanserine kadar değişir. En sık rastlanan tiroid bezine ait hastalıklar, tiroid hormonları üretimindeki düzensizliklerdir. Tiroid hormonları aşırı miktarda salgılandığında ‘hipertiroidi’, yetersiz miktarda salgılandığında ise ‘hipotiroidi’ adlı tablolar meydana gelir. Tiroid bezinin herhangi bir neden dolayı iltihaplanmasına ise ‘tiroidit’ adı verilir. Tiroid bezinin normalden büyük olmasına ise ‘guatr’ adı verilir. Guatrda, tiroid bezi büyümüştür, ancak fonksiyonlarında bozulma olmayabilir. Büyümeden dolayı, bezin çevresindeki dokularda oluşturduğu basıya ait yutma güçlüğü ve nefes darlığı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Hipotiroidi Belirti ve Bulguları:
– Halsizlik, kas güçsüzlüğü, yorgunluk
– Soğuğa karşı tahammülsüzlük
– Ciltte kabalaşma
– Kabızlık
– Donuk duygu durumu
– Zayıf ve yavaşlamış kalp hızı
– Unutkanlık
Hipertiroidi Belirti ve Bulguları:
– Ellerde titreme
– Kas güçsüzlüğü
– Sinirlilik, uykusuzluk, konsantrasyon güçlüğü
– Kilo kaybı
– Sıcağa tahammülsüzlük, aşırı terleme
– İshal
– Artmış kalp hızı, çarpıntı
Yukarıdaki saydığım yakınmalardan hiçbiri olmadan da kişi tiroid hastası olabileceği unutulmamalıdır. Bu yüzdendir ki, herkesin tiroid ultrasonografisi ve tiroid fonksiyon testlerini yaptırmasında yarar var diye düşünmekteyim.
Tiroid hastalıklarını maddeler halinde sıralayacak olursak:
1. Yüksek veya düşük tiroid hormon düzeyleri
2. Büyümüş tiroid dokusu (Guatr)
3. Tek veya birden çok nodüllü (yumrulu) tiroid dokusu (Nodüler veya multinodüler guatr)
4. Tiroid kanseri
5. Tiroidin iltihabi hastalıkları (Tiroiditler)
6. Normal tiroid fonksiyonlarının ilaçlarla bozulması
Tiroid hormonlarını etkileyen ilaçları ise şu şekilde sıralamak mümkün:
1. Steroid (Kortizon) içerikli ilaçlar
2. Salisilatlar (Aspirin ve muadilleri)
3. Lityum (Psikiatrik hastalıklarda kullanılabilmektedir)
4. Sulfonamidler (Antibiyotik gruplarından biridir)
5. Amiodarone (Yüksek tansiyon tedavisinde kullanılabilmektedir)
Tiroid hastalığı herkeste görülebileceği gibi gelişme riski şu kişilerde daha fazladır:
1. İyot eksikliği olan bölgede yaşayan veya yeterli iyot almayanlarda,
2. Ailesinde tiroid hastalığı olanlarda,
3. Diabetes mellitus (şeker hastalığı) ve romatoid artrit (romatizma) olanlarda,
4. Gebe kadınlar ve yeni anne olanlarda,
5. 60 yaşın üzerindeki kadınlarda,
6. 70 yaşın üzerindeki erkeklerde,
7. Kanser nedeniyle baş ve boyuna ışın tedavisi uygulananlarda.
Guatr: Ülkemizde sıklıkla iyottan fakir beslenen bölgelerde görülür. Tiroid dokusunun normalden büyük olması olarak tanımlanır. Eğer büyük tiroid dokusuna tek ya da çoklu nodül (yumru) de eşlik ediyorsa nodüler ya da multinodüler guatr olarak tanımlanır. Basit guatr ise yalnızca dokunun büyüdüğü, nodül, kanser ya da iltihabi bir süreçle ilişkisi olmayan ve tiroid hormon değerlerinin normal seyrettiği guatr tipidir.
Tiroid nodülleri: Boynun ön kısmında yer alan tiroid bezindeki hücrelerin farklılaşması ile ortaya çıkan ve çeşitli boyutlarda olabilen kitlelerdir. Bu nodüller, tek veya çok sayıda olabilirler. İçi dolu olabildiği gibi, sıvıyla dolu kistler halinde de olabilirler.
Nodüller milimetrik boyutlarda olabileceği gibi boynun tamamını kaplayan büyük boyutlara da ulaşabilirler.
Nodüller kadınlarda, erkeklere göre çok daha sık görülse de, çoğu nodül belirti vermemektedir ve bu yüzden genellikle tesadüfen, başka nedenle yapılan ultrasonografik inceleme sırasında saptanırlar. Saptandığında ise, kanseri dışlamak için ince iğne ile biyopsi yapılmalıdır. Bir nodül, tedaviye rağmen hızla büyüyorsa, boyun bölgesinde lenf bezlerinde irerme varsa, lenf bezi veya nodül çok sert ve yapışık ise, seste kalınlaşma veya kısılma varsa, soğuk ve tek nodül ise ‘tiroid kanseri’ yönünden mutlaka şüphelenmek gerekir.
Tiroidit: Tiroid bezinin iltihabına denir. Bezde ağrı olabilir.
Graves hastalığı: Tiroid bezinin nedeni bilinmeyen ‘otoimmün’ bir hastalığıdır. Yani, vücut, tiroid bezine karşı yabancılaşarak ‘TSH reseptör antikoru’ denilen bir madde üretir ve bu madde tiroid bezini uyararak aşırı hormon üretilmesine neden olur. Bu maddelerin neden oluştuğu henüz bilinmemektedir. Bu hastalarda ‘zehirli guatr’ ve gözlerde öne doğru çıkma-fırlama (oftalmopati) oluşabilir.
Hipertiroidili hastaların çoğunda (%70-80’inde) ‘Graves hastalığı’ vardır. Tiroid bezinin iltihabi durumları (tiroiditleri) sırasında da hastalığın ilk aşamasında ‘hipertiroidi’ gelişebilir. İltihabi durumların bazılarında boyunda ağrı oluşabilir ve hastaların bir kısmında ateş meydana gelir.
Hashimoto hastalığı: Vücudun savunma sisteminin tiroid dokusuna saldırması ile oluşan diğer bir hastalıktır. Genellikle hipotiroidi ile birlikte seyreder.
Tiroid Kanseri: Tiroid kanseri, günümüzde sıklığı giderek artan bir hastalıktır. Tiroid bezinde nodül olan hastalarda tiroid kanseri gelişebileceği konusunda uyanık olunmalıdır. Tiroid nodülleri kadınlarda erkeklerden daha sıktır; erkeklerde görülen nodüllerde kanser görülme sıklığı kadınlara göre daha sık olduğu unutulmamalıdır. Radyasyonun da tiroid kanseri ile ilişkili olduğu kesindir. Diğer kanserlerden farklı olarak, tiroid kanseri çoğu zaman tedavisi sağlanabilen bir hastalıktır. Tiroid kanserinin birçok tipi mevcut olup en sık görülenleri (olguların %90’ında) papiller ve folliküler kanser türleridir. Kanserin sık görülen bu tipleri tedaviye oldukça iyi yanıt verir. Tedavi, çoğunlukla cerrahi tedaviyi ve radyoaktif iyot (atom) tedavisini oluşturmaktadır. Nadiren ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaç tedavisi (kemoterapi) gerekebilir. Tiroidi etkileyen ve daha nadir görülen tipler ise medüller kanser, anaplastik kanser ve lenfomadır. Ailesel geçiş ise en sık medüller kanserde görülmektedir. Bu nedenle, medüller kanser olan hastaların çocuklarının da mutlaka araştırılması gerekmektedir.
Tiroid hastalıklarında teşhis yöntemleri: Tiroid bezinin işlevselliğini araştıran yöntemler günümüzde oldukça gelişmiştir. Bu testler iyi seçilerek kullanılırsa, olguların büyük bir çoğunluğunda hem tiroid bezinin durumunu değerlendirmek, hem de bir fonksiyon değişikliği varsa bunun nedenini belirlemek mümkün olur. Kullanılan başlıca testler aşağıda belirtilmektedir:
– Kanda dolaşan tiroid hormonlarının ölçülmesi
– Tiroid ultrasonografisi
– Tiroid sintigrafisi
– Kanda antikorların araştırılması
– Kanda kalsitonin tayini
Peki, guatr hastaları hangi durumda ameliyat edilmelidir? Bu sorunun cevabı için sıradaki maddelere göz atmak yeterlidir:
1. Hastada kanser kuşkusunun olması veya guatr nedeniyle tetkik ve takip edilen hastada kanser saptanması,
2. Bası bulgularını (örneğin yutma güçlüğü ve/veya nefes darlığı) ortaya çıkaracak kadar büyük bir guatrın olması,
3. Tiroid bezinin göğüs kafesi içerisine büyümesi,
4. Halk arasında ‘zehirli guatr’ diye adlandırılan ve başlangıçta ilaç ile kontrol altına alınmaya çalışılan tiroid bezinin aşırı çalışması (hipertiroidi durumu),
5. Hastada büyük guatr nedeniyle görünümünden (kozmetiğinden) rahatsız olunması.
Tiroid cerrahisi: Tiroidektomi, tiroid bezinizin bir tarafının (lobektomi), iki tarafının (tamamının – total) veya tamamına yakınının alındığı ameliyattır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda ameliyat olmanızı gerektiren bir tiroid hastalığınız olması durumunda tiroid bezinizin tamamı, tamamına yakını veya bir bölümünün çıkarılması gerekecektir. Yalnızca nodülün veya nodüllerin alınması durumunda cerrahi tedavi eksik kalmış olur; böyle hastalarda hastalık %100 oranında tekrar eder. Hastalıklı dokunun çıkarıldığı ameliyatlarda başarı beklentisi yüksektir. Ancak hastalığın tekrar etmesi durumunda ikinci bir ameliyat gerekli olabilir. Bazı durumlarda, ameliyatla çıkarılan parçanın patolojik incelemesi sonucu ek tedaviler gerekebilir (ikinci bir ameliyat, ilaç tedavisi, atom tedavisi gibi).
Ameliyata ilişkin bilgiler:
– Tiroid ameliyatları, çoğunlukla genel anestezi altında (uyutularak) yapılır. Genel anestezi hakkında bilmek istediklerinizi, sizi ameliyat öncesi muayene edecek olan anestezi hekimine sorabilirsiniz.
– Ameliyat, boynun ön kısmından, odaklanma olmaksızın görülebilir yerden yapılacak bir kesiden gerçekleştirilir.
– Ameliyat sırasında, gerekli görüldüğü takdirde, çıkarılan parçalar hızlı patolojik değerlendirme (frozen inceleme) için laboratuvara gönderilir. Bunun sonucuna göre ameliyat şekli değişebilir. Nadiren ameliyat sırasındaki patolojik inceleme kanser tanısını koymakta yetersiz kalır. Bu durumda kanser tanısı, ameliyatta çıkarılan dokunun kalıcı incelenmesi sonucunda konur ve tiroid bezinin tamamının alınmadığı durumda geride kalan dokunun alınması için ikinci bir ameliyat gerekebilir.
– Ameliyat sonrası izlem sırasında herhangi bir problem gözlenmez ise hasta genellikle ameliyatın ertesi günü taburcu edilir.
– Gösterilen bütün özen ve dikkate rağmen, ameliyat sırasında veya sonrasında istenmeyen bazı durumlarla karşılaşılabilir.
– Her ameliyatta olduğu gibi, tiroid bezi ameliyatlarında da anesteziye ait komplikasyonlar gelişebilir. Bunlar anestezi hekimi tarafından ayrıntılı olarak size anlatılır. Anlatılmadığı takdirde bunu hekiminizden talep etmenizi öneririz.
– Cerrahi sonrası sık karşılaşılan bir durum yutma güçlüğüdür. Anestezi sırasında nefes borusuna yerleştirilen tüpten kaynaklanan bu durum genellikle 24–72 saat içinde gerilemektedir.
– Kanama ve enfeksiyon kısa dönemde görülebilecek komplikasyonlardandır. Kanama, solunum yolunu tıkayabilir. Bu nedenle ikinci bir ameliyat gerekebilmektedir. Ameliyat sırasında oluşan ciddi kanamalar nedeniyle kan veya kan ürünlerini vermek gerekebilir.
– Ameliyat sırasında damarları bağlamak için kullanılan malzeme nadir de olsa reaksiyon göstererek ameliyat yerinde akıntıya neden olabilir. Akıntı nedeniyle ek cerrahi girişim gerekebilir.
– Tiroid ameliyatlarından sonra %2-3 hastada boynun ön kısmından yapılan kesi yerinde ‘keloid’ denilen estetik görünümü bozan, kalıcı ve fark edilebilir nitelikte kalın yara izi gelişebilmektedir.
– Nadiren de olsa ameliyat kesisinin olduğu bölge nefes borusuna yapışabilir. Bu durumda, hasta yutkunduğunda kesi yeri hareket eder. Bu durum estetik görünümü bozan, kalıcı ve fark edilebilir nitelikte olabilir.
– Hipokalsemi, kan kalsiyum seviyesinin düşük olması olarak adlandırılır. Kan kalsiyum seviyesini ayarlayan paratiroid bezleri tiroid bezinin yakın komşuluğunda bulunur. Ameliyat sonrası geçici ya da kalıcı olarak kalsiyum düşüklüğü görülebilir. Bazı hastalar geçici kalsiyum düşüklüğü nedeniyle 1 yıl süreyle kalsiyum tabletleri kullanmak zorunda kalabilir. Kalıcı kalsiyum düşüklüğü oldukça nadir görülmektedir (%3 oranında).
– Ses teli zararlanması veya felci, tiroid bezi komşuluğundaki ses teli sinirinin ödem, gerginlik veya hasarlanmasına bağlı geçici ya da kalıcı olarak %1 – %5 hastada görülebilir. Bu durum hastada kendini ‘ses kısıklığı’ veya ‘ses yorgunluğu’ olarak gösterir. Ses kısıklığı aynı zamanda anestezi sırasında yerleştirilen tüpün boğazda meydana getirdiği tahriş nedeniyle olmaktadır. Bu durum, genellikle 7-10 günde düzelmektedir. Ses teli sinirinin iki taraflı olarak zararlanması halinde nefes almanız güçleşebilir. Bu durumda boyundan nefes borusuna tüp takılmak zorunda kalınabilir. Tüp takılması durumunda geç dönemde nefes borusunda darlık gelişebilir. Nadiren de olsa kalıcı sinir felci görülebilir (%1’den az).
– Ameliyat sırasında veya sonrasında ölümle neticelenebilecek kalp krizi (akut miyokard enfarktüsü) gelişebilir. Kalp krizi öyküsü varlığında yeni bir kalp krizi gelişme riski %5-35 arasında değişmektedir.
– Ameliyata hazırlanırken hastanın koluna açılan damar yoluna ait kanama veya o bölgedeki iltihabi yanıta bağlı olarak kızarıklık, ağrı ve şişlik meydana gelebilir.
– Tiroid bezinden ikinci kez ameliyat olan hastalarda yukarıda bahsedilen komplikasyonların gelişme riski daha fazladır.
– Tiroid bezinizin tamamının ya da tama yakın çıkarılması durumunda – bezin ürettiği hormon vücuda gerekli olduğu için – ameliyat olan hastanın, hormonu ilaç olarak ömür boyu kullanması gerekmektedir.
Boyun Diseksiyonu: Boyun diseksiyonu, boyunda var olan bir tümör varlığında veya boyuna yayılma ihtimali olan tümör varlığında uygulanan, boyundaki lenf bezlerinin alındığı bir işlemdir. Tedavi edici veya boyunda hastalık oluşmasını önleyici olarak yapılabilir. Tüm cerrahi işlemlerde olduğu gibi yapılan işlemin belirli riskleri vardır ve bu riskler hekim tarafından hastasına anlatılır.
Ameliyata ilişkin bilgiler:
• Boyun diseksiyonu ameliyatları da, genel anestezi altında (uyutularak) yapılır.
• Ameliyat, boynun ön kısmından başlayıp yana uzanan, odaklanma olmaksızın görülebilir yerden yapılacak bir kesiden gerçekleştirilir.
• Boyun diseksiyonuna özgü olası riskler ise şunlardır: 1- Omuz düşüklüğü ve güçsüzlük. 2- Dudak kenarında çekilme, asimetri ve güçsüzlük. 3- Dil hareketlerinde bozulma, dili sağa ve/veya sola oynatamama. 4- Yutma ve konuşma güçlüğü. 5- Kalıcı solunum problemi. 6- Boyundaki büyük damarlarda yaralanma. 7- Boyun, omuz ve kolda duyu ve hareket kusuru. 8- Lenf kanalların yaralanması nedeniyle lenf kaçağı.
• Boyun diseksiyonu sırasında lenf bezlerinin çıkarılması sırasında lenf kanalların yaralanması nedeniyle oluşabilecek lenf kaçakları nedeniyle hasta tekrar ameliyat olmak zorunda kalabilir veya takip altında tutulabilir. Bu işlemler hastanede yatış süresinin uzamasına neden olur.